1 Haziran 2008 Pazar

İspanya'dan Notlar

Aralık sonunda gittiğimiz Granada'da gece öğrencilerin takıldığı ucuz bira bulunan bir bara girdik. Ucuz biranın yanında tabak dolusu tapas geldi, Türk usulu çerez gibi. Barda müzik de vardı, ama radyodan. Hatta barmen arada beğenmediği şarkı çalınca gidip kanal değiştiriyordu cızırtılar arasından :)

Madrit'te akşam en işlek caddede gezerken yan sokağın birine gözümüz takıldı. Yüzlerce insan sokakta dikilmiş hafif yukarıda bir yeri izliyorlar. Ne oluyor ne var diye koşturup gittik. Konser mi, ünlü biri mi, gösteri mi nedir merak ettik. Alışveriş merkezi süslenmiş yeni yıl için meğer, insanlar da durmuşlar onu izliyorlar. Şaşılacak şey. Çerez, tatlı, balon satanlar da iş yapıyor hani inanılacak gibi değil. Akmerkez'in önünde Akmerkez'e aval aval bakan yüzlerce kişi düşünün ki bütün caddeyi kaplamışlar bir de!


Yine Granada'da, kiraladığımız arabayla şehir merkezini bulup otelimize giden yolu haritadan kavga dövüş ararken, yanımıza bir motorsiklet yanaştı kırmızı ışıkta. Camı çalıp, "Turist info, English, German, Italian...." diye bir kaç dil sıraladı. Adama nereye gittiğimizi ve otelimizin adını söyledikten sonra bize yolu tarif etti yol ortasında ve bastı gitti. Rüya gibiydi. Gerçek miydi, biz mi uydurduk; emin değiliz.

Seville'de ara sokaklarda bir müze araken yanımızdan tekerlekli ofis sandalyesi iten bir kadın geçti. Sandalye üzerinde alışveriş poşetleri doluydu. Şaşırıp kaldık.

Seville'de minik otelimize girdik, odamıza çıktık. Ben odayı beğenmedim, mümkünse başka odaya geçelim dedim. Aşağıya inip minik asansörle, resepsiyondaki kıza rica ettik, kız da başka bir odanın el kadar kocaman ve bardak altlığı kadar ince olan anahtarını verdi. Asansöre sıkışıp tekrar yukarı çıktık ve tam inecekken asansörden, elimden anahtar kaydı ve o minik asansörün daracık kapı aralığıyla kat arasındaki 1 cm'lik boşluğa girip aşağıya düştü. Hadi be dedik şansımıza. Kıza, başka anahtarı var mı oadanın diye sorduk tabii. Kız da aman bunu da kaybetmeyin diye bizle dalga geçti.

Seville flemanko dansının izlenmesi gereken bir yermiş. Çok turistik olmayan otantik bir yerde güç bela ertesi geceye bilet bulup, dansın başlamasına saat kala binaya gelip önümüzdeki 60-70 kişilik kuyruğa girip beklemenin sonunda, yerimize oturduk. Harika bir dans ve müzik başladı. Gözlerimizi alamadık sahneden ve karşımızda oturan Italyan aileden bir de. (sırada önümüzdelerdi ordan biliyorum İtalyan olduklarını) Babaanne, dede, baba ve çocuk fosur fosur uyukladı, anne ve diğer çocuk dansı izlerken. O kadar alkışa ve dans pabuçlarının çıkardığı seslere bana mısın demediler, ağızları bir karış açık uyudular en ön sırada hem de. Biletler de ucuz değildi hani.

Seville'de yine. Sokakta gezen alışverişçi insanlar çok yaygın. Dededen toruna herkes sokakta. Bir bebek arabası, içinde annesi kim ayırt edemeyecek kadar minicik bir bebek. Dedeyle baba hoppala kaldırdılar arabayı, çocuğa vitrindeki bibloları gösteriyorlar. Garip!

Hiç yorum yok: