Çocuklu Hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çocuklu Hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
27 Haziran 2018 Çarşamba
Ömür Boyu Annesiyle Yaşayan Erkekler
Evlenmeden önce yıllarca kocamın ailesinin evine girip çıkmıştım. Evet, evlenene dek ailesiyle yaşamıştı. Evin en küçüğü olduğundan belki de hiç ayrı eve çıkmayı istemedi, dillendirmedi. Ekonomik sebepler bir yana işe girince de onlarla yaşamaya devam etti.
Annesi bazen laf olsun diye sorardı 'Bir ekmek kaç para?' diye... Rahat tabii, hem erkek yani kimseye hesap vermiyor eve geç dönerken. İstediği yere istedikleriyle tatile gidiyor. Hem de evde hazır yemek her daim var. Arkası toplanıyor, çamaşırı-bulaşığı yıkanıyor. Niye çıksın ki ayrı eve?
Evlenince mecbur çıktık tabii...
Evlerine sıklıklıkla gidip geldiğimden; annesi teyze, babası amca olduğundan bana, bol bol çekişmelerine de kulak misafiri oldum. 'Öff anne' gibi... Hangimiz annemizin dırdırını işitmedik ki? Hangimiz annemize 'Off sonra yaparım' demedik ki? Ya da hangimiz şimdi çocuklarımızdan öyle laflar yemiyoruz ki?
Neyse evlenip eve çıkınca, sevgili kişisi olarak evlilik hayatına başlayan ben yavaş yavaş eş, hayat arkadaşı ve çocuklarının 'annesi' oluverdim. Onların annesi olunca otomatikman bizim kocanın da annesi gibi oldum. Çünkü çocukların arkasını toplarken onun da arkasını toplamak durumunda kaldım; örneğin misafir gelecek. Eşyaları salonda koltuk üzerinde... Öyle mi kalsın? Ya da bulaşık makinesini çalıştıracağım kahve fincanları çalışma masasında kalmış... Elbette onunkileri de söylenerek toplamaya başladım zamanla. Çocuklara söylenirken ona da söylenmeye başladım... Evet, şu an gençliğinde annesinin yaptığı dırdırı şimdi ben yapıyorum. Çünkü bizi bu hale kendisi getirdi.
Hiç mi yardımcı olmuyor? Oluyor elbette. Dedim mi yapıyor örneğin. Demedim mi bir mühendis olarak bulaşık makinesine bardakları ters değil düz yerleştirebiliyor. Binlerce kez makine boşalttığı halde, yerleştirme kısmına kafa basmıyor.
Peki amaç şu; ben şimdi bir erkek evladı yetiştiriyorum. Neyi doğru yapsam da bizimkinin karısı çemkirmese, kapı önüne koymasa oğlanı diye düşünüyorum. Oyuncakları ve odasını toplama işini veriyorum; ama yemekleri yere döküp saçtı mı kızıyorum. Dökülenleri temizletiyorum. Kıyafet seçme becerisi hiç yok; onu bu konuda cesaretlendirmeye çalışıyorum. Evde değil; ama okulda düzenli, tertipli bir çocukmuş. O kısmı eve de uyarlamak için çabalamaya başlıyorum. Yoksa ileride yandı!
Ağaç yaşken eğilir ya da soy çıkar huy çıkmaz mı?
Ben de üniversite çağında kapının önüne koyarım ne o öyle evlenene dek benle mi oturacak? Zaten evlenmez de bu yeni nesil!
Etiketler:
Bana Ders Oldu,
Çocuklu Hayat,
Kadın,
Sorunsal
17 Ocak 2018 Çarşamba
Aileden Uzakta Yaşamak
Bu sabah gözlerimi açtığımda aklımdan ilk geçen 'Yazık bize' oldu. Yazık bana demem de doğru tabii.
Akşam 6.5 yaşındaki oğlumun ateşi yükselmeye başladı. Gece yarısından önce ateşini ölçüp rahat uyusun diye ağrı kesici, ateş düşürücü bir şurup verdik. 3 yaşındaki kızımızın üzerini örttük ve yatağa gittik.
Eşim yorgundu ve biraz soğuk algınlığı geçiriyordu hemen uyudu. Ben telefonumdaki son paylaşımları ve mailleri kontrol ediyordum. Oğlum girdi odaya. 'Anne uyuyamıyorum, sizinle yatayım mı?' dedi. Ateşler içerisindeki çocuğu olmaz deyip geri gönderecek halim yoktu. Yatırdım ortaya, sıktım burun damlası, yastığını getirdim.
Hem horluyor, hem sıçrıyor, hem de kalbi güm güm çok hızlı atıyordu. Uyuyamadım. Telefonu elime alıp, Google'a sordum. 'Ateşi olan çocuğun kalbi hızlı atar mı?' Atarmış. Birkaç makale okuyup rahatlamış olarak yattım gene saat gece yarısını geçerken.
Oğlum kıpırdanmadan yatamıyordu. Rüyalar görüyordu. Ben de elimle ateşine bakıyordum sık sık. Örttüğü örtüyü açıyordum falan. Bir ara kocamın kalkıp yastığını alıp gittiğini gördüm. Oğlan deli fişek gibi yerinde duramıyordu. Horluyordu. Yatağın diğer ucuna götürdüm. Zaten kıpırdanıyordu; ama bana değmezse belki dalardım.
Bu çocuk her gece böyle kıpırdak mı uyuyordu? Yoksa ateş miydi bunun sorumlusu? Düşünerek daldım, ta ki sırtıma tekme yiyene dek. Sanıyorum sabah 6'ya dek yarım yamalak uyudum. Tıpkı bebekliğindeki gibi. 6'da uyanıp tuvalete gitmek istedi, koridorda kustu. Ortalığı temizleyip tekrar yattık. 7'ye dek tekrar kustu; sonra kalkmak istedi.
Sonra bayılmışım. Arada kızımın sesini duydum, o da uyanmıştı. Gözümü açıp kalkayım diyordum sonra gerisin geri uyuyakalıyordum. Sonunda kocamın odaya girip çekmeceleri açıp, ışığı yakıp giyindiğini fark ettim. Bu sefer gözümü açtım kalkayım diye saat 9'a geliyordu. İşte o an kafamdan 'Yazık bize' cümlesi geçti.
Halbuki annem aynı şehirde yaşasaydı ya da kayınvalidem ya da halam, kardeşim, kuzenim verirdim küçüğü ilgilenirdi. Biz de rahat rahat sefil sefil yatardık oğlumla tüm gün.
İşte böyle sevgili günlük; aileden uzakta yaşamanın zorluklarından biri de bu. Geberiyor olsan da çocuklara bakman gerekiyor, ayağa kalkman... Haydi kolay gele...
Akşam 6.5 yaşındaki oğlumun ateşi yükselmeye başladı. Gece yarısından önce ateşini ölçüp rahat uyusun diye ağrı kesici, ateş düşürücü bir şurup verdik. 3 yaşındaki kızımızın üzerini örttük ve yatağa gittik.
Eşim yorgundu ve biraz soğuk algınlığı geçiriyordu hemen uyudu. Ben telefonumdaki son paylaşımları ve mailleri kontrol ediyordum. Oğlum girdi odaya. 'Anne uyuyamıyorum, sizinle yatayım mı?' dedi. Ateşler içerisindeki çocuğu olmaz deyip geri gönderecek halim yoktu. Yatırdım ortaya, sıktım burun damlası, yastığını getirdim.
Hem horluyor, hem sıçrıyor, hem de kalbi güm güm çok hızlı atıyordu. Uyuyamadım. Telefonu elime alıp, Google'a sordum. 'Ateşi olan çocuğun kalbi hızlı atar mı?' Atarmış. Birkaç makale okuyup rahatlamış olarak yattım gene saat gece yarısını geçerken.
Oğlum kıpırdanmadan yatamıyordu. Rüyalar görüyordu. Ben de elimle ateşine bakıyordum sık sık. Örttüğü örtüyü açıyordum falan. Bir ara kocamın kalkıp yastığını alıp gittiğini gördüm. Oğlan deli fişek gibi yerinde duramıyordu. Horluyordu. Yatağın diğer ucuna götürdüm. Zaten kıpırdanıyordu; ama bana değmezse belki dalardım.
Bu çocuk her gece böyle kıpırdak mı uyuyordu? Yoksa ateş miydi bunun sorumlusu? Düşünerek daldım, ta ki sırtıma tekme yiyene dek. Sanıyorum sabah 6'ya dek yarım yamalak uyudum. Tıpkı bebekliğindeki gibi. 6'da uyanıp tuvalete gitmek istedi, koridorda kustu. Ortalığı temizleyip tekrar yattık. 7'ye dek tekrar kustu; sonra kalkmak istedi.
Sonra bayılmışım. Arada kızımın sesini duydum, o da uyanmıştı. Gözümü açıp kalkayım diyordum sonra gerisin geri uyuyakalıyordum. Sonunda kocamın odaya girip çekmeceleri açıp, ışığı yakıp giyindiğini fark ettim. Bu sefer gözümü açtım kalkayım diye saat 9'a geliyordu. İşte o an kafamdan 'Yazık bize' cümlesi geçti.
- Bana yazıktı, tüm gece uyuyamamıştım. Kalkıp biri hasta diğeri 3 yaşında kıpırdak iki çocuğa bakmam gerekiyordu tüm gün.
- Kocama yazıktı, kendisi biraz hastaydı ve yine de kalkıp çocuklara kahvaltı hazırlamıştı, ben uyurken de onları oyalamıştı.
- Küçük kızıma yazıktı; tüm gün hasta abisi ve perişan annesi yüzünden evde kapalı kalacaktı. Muhtemelen televizyon ile oyalanmak zorunda olacaktı.
- Oğlum hastaydı zaten, acı çekiyordu yazık.
Halbuki annem aynı şehirde yaşasaydı ya da kayınvalidem ya da halam, kardeşim, kuzenim verirdim küçüğü ilgilenirdi. Biz de rahat rahat sefil sefil yatardık oğlumla tüm gün.
İşte böyle sevgili günlük; aileden uzakta yaşamanın zorluklarından biri de bu. Geberiyor olsan da çocuklara bakman gerekiyor, ayağa kalkman... Haydi kolay gele...
3 Eylül 2016 Cumartesi
Hala da Düşünüyorum...
Bu aşağıdaki yazıyı 3 sene önce yazmışım:
İşi-gücü bırakıp oğluma bakmak için evde kalmayı tercih ettim; ama doğru mu yaptım diye düşünüyorum...
Oğluma yeteri kadar sevgi verebiliyor muyum diye düşünüyorum...
Büyüyen, kendini birey olarak görmeye başlayan oğlumu doğru kalıplara sokmak için kendim stres içinde boğuluyorum diye düşünüyorum...
Hayat boş, anı yaşa dediğim zamanlarda doğru mu yaptım diye düşünüyorum...
Küçük ayrıntılara o kadar takıyorum ki, olayın bütününü görmüyorum diye düşünüyorum...
Kendime yeterince zaman ayıramadığım için mutsuz oluyorum diye düşünüyorum...
Oğlumun, ev işlerinin, sorunların ve hayatımın kaynağını babasına yüklüyorum diye düşünüyorum...
Sorunlu bir çocukluk mu geçirdim acaba diye düşünüyorum...
Neden herşey bu kadar ters gidiyor diye düşünüyorum...
Acaba gün gelir de oğlum bana karşı tavır alır mı diye düşünüyorum...
Hayatta kimse beni oğlum kadar sevmiyor (1-2 yaş civarı için konuşuyorum) diye düşünüyorum...
Oğlum doğduğundan beri eşim beni eskisi kadar sevmiyor mu acaba diye düşünüyorum...
Ya gün gelir de eşimle yollarımız ayrılırsa oğlum ne yapar diye düşünüyorum...
Oğlumu iyi bir insan olaran yetiştiriyor muyum diye düşünüyorum...
Kızgınlık anımda oğluma söylediklerimi ilerde hatırlar mı acaba diye düşünüyorum...
Hayat çok çabuk geçiyor artık diye düşünüyorum...
Kendimi nasıl daha sağlıklı ve mutlu yaparım diye düşünüyorum...
Neden bu bloğa yeteri kadar yazı yazmıyorum diye düşünüyorum...
Neden hiçbir şeye vaktim yok benim diye düşünüyorum...
Uyumayı çok seven benim gibi bir insan neden çocuk sahibi olur diye düşünüyorum...
İkinci çocuk lafı ederken acaba altından kalkabilecek miyim diye düşünüyorum...
Neden hep kendimi yalnız hissediyorum diye düşünüyorum...
Oğlumu aktiviteden aktiviteye koşturturken abartıyor muyum diye düşünüyorum...
Kreşe başlaması için erken mi acaba diye düşünüyorum...
İki sene nasıl da çabuk geçti diye düşünüyorum...
Oğlum hiç büyümesin diye düşünüyorum...
Zaman dursun artık, yaşlanmayayım diye düşünüyorum...
Etrafımdaki sevdiklerim de yaşlanmasın diye düşünüyorum...
İyi bir insan olmak için çabalıyor muyum diye düşünüyorum...
Oğlum bizimle uyusa ne olur ki diye düşünüyorum...
Neden kilo veremiyorum diye düşünüyorum...
İnsan çok fazla sevdiğine nasıl kızabilir diye düşünüyorum...
İkinci çocuğum olur da olursa ilki kadar sever miyim diye düşünüyorum...
Şimdi ise son madde dışında hala aynı şeyleri düşündüğümü farkediyorum. Oğlumun kaygılarına ilave kızınkiler de başladı. Beni en çok seven ise yaşı itibarı ile oğlum değil artık kızım olsa gerek. Yalnızlıktan sıkılmıyorum, aslında artık yalnız kalmak istiyorum diyorum :)
Bu birkaç cümle haricinde hala aynı yerde olduğum için hayat hızla geçerken yerimde saydığımı düşünüyorum.
Aklımda deli planlar var; ama onları gerçekleştirmeye hevesim, cesaretim ve zamanım olmadığını düşünüyorum.
Zamanın güne, aya, mevsime, yıla yetmediğini düşünüyorum.
Gündelik mecburi işler yerine çocuklarıma daha çok zaman ayırmayı düşünüyorum.
Etiketler:
Bana Ders Oldu,
Bana Özel,
Çocuklu Hayat,
Kadın,
Sorunsal
31 Ağustos 2015 Pazartesi
Artık Pazartesileri Hiç Sevmiyorum
İşe bile gitmiyorsun, nedir derdin Pazartesi ile derseniz. Son 3 haftadır yaşadığım Pazartesi günlerimi anlatayım size.
Sabah 6-7 uyanma, 8'e dek kahvaltı ve ardından Alaz ve babayı okula/işe yollama. Sonrasında ise çamaşırlar, hafta sonu ev ve mutfak dağınıklığı derken Beliz'i uyutma, biraz blog işlerine biraz ev işlerine takılma 11'e dek. Buraya kadar güzel...
11'de Alaz'a ve Beliz'e öğle yemeği hazırla. Piknik yapılacak şekilde...
11:20'de hala uyanmamışsa Beliz'i kaldırıp hazırla ve evden aceleyle çık.
15 dakikalık yolda, yokuş yukarı bebek arabası it.
11:50'de Alaz'ı al.
Bebek arabası ve Alaz hızında göl kıyısına 10 dakikada in; çantadan yiyecekleri çıkar. Alaz ve Beliz öğle yemeği yesinler. 12:20'de yemeğin ortasında Alaz kıpırdanmaya başlasın: 'Kakam geldi anne...'
12:40'taki spor dersine 20 dakika var. Eve yürüsem 10 dakika, okula yürüsem 10 dakika. Kaka yapma süresi en az 10 dakika.
Ben: 'Emin misin? Kakanı tutabilir misin?'
'Anne, çok geldi.' diye poposunu tutar.
Toparlanmaya başlarım. Beliz'i bebek arabasına koyarken, itiraz eder. Eve gidersek derse yetişmemiz imkansız. 'Tamam, okulun tuvaletine gidelim'
Alaz: 'Hayır, eve gidelim'
Ben: 'Eve gidemeyiz, uzak, okula gidelim, bebek arabasının ucuna otur' derim.
Yokuş yukarı arabayı sürmeye başlarım. Bir an gelir, itmem imkansız olur: 'Alaz, şimdi in. Şu kısmı geçelim, sonra gene binersin'
Alaz: 'Kakam geçti, yok!'
Nee... Koştura koştura yokuşu Beliz 9 kg, sen 15 kg, bebek arabası 10 kg ittim ya ben!!!
(Geçen haftaki olayda, piknik esnasında aynı muhabbet ve yine bebek arabası üzerinde kakası gelmiş Alaz'ı eve doğru götürüyordum. Yolu yarıladığımızda şarkı söylüyordu. Len, dedim. Kakan var mı senin? 'Yook, geçti' dedi. O an 180 derece arabayı döndürüp, gerisin geri okula yürümeye başladım. Kan ter içinde elbette)
12:35 Okulun spor salonuna varırız. 12:40'ta ders başlar. Peki Deniz'in çilesi biter mi?
HAAYIIIIR...
Hafta sonu boşalan buzdolabına 1-2 birşey almalı, acil ihtiyaç listesi hazır. Koşar adım yine, 10 dakika mesafedeki; ama yokuş yukarı markete git. Markette kalan vakte göre hızlıca veya ağırdan alışveriş yap. Bu esnada Beliz'in eline birşeyler tutuştur, sıkılmasın.
13:15'te kasa işlemini bitirmiş ol, marketten çık. Okula yürü. Beliz huysuzlansın; çünkü uyku saati geldi. Üstelik sürekli bebek arabasındaydı, yerde gezinemedi, tepinemedi, tırmanamadı, annesinin kucağına gelip oynayamadı bile.
13:23 Okulun spor salonunda ol, dersi biten Alaz'ı giydir, giyinmesine yardım et.
Birbirlerini görünce kuduran Beliz'i ve Alaz'ı sakinleştirmeye çalışarak okuldan uzaklaş. Alaz'ın yürüme hızında eve doğru ilerle.
13:45'te (iyi ihtimalle) evde ol. Posta kutusu ve asansör önünde Alaz ile laf yarışı yap, eve çıkmaya ikna et. Nihayet evdeyiz; Beliz'i yere indir, o kapıdan dışarı kaçmaya uğraşırken ve Alaz onun üzerine çullanırken marketten aldıklarını yerleştir, sadece buzdolabına girecekleri.
Alaz'ı ellerini yıkamaya göndermek için söylen. Ayakkabılarını çıkarması için söylen. Beliz'i rahat bırakması için söylen. Kapıyı kapat.
Alaz'a söylenirken, Beliz'i kap, elini-yüzünü yıka. Kaka yaptığını farket ve bezini değiştir. Uyku saati geçtiğinden ahtapot gibi yerinde durmasın. Tulumunu giydir, emzirmek için yerine otur. Oh be dünya varmış, popom yer yüzü gördü diye rahatlayıp, meme verirken Alaz içerden bağırsın: 'Anne, kakam geldi'
Beliz'i memeden ayır, yatağa bırak, ağlamaya başlasın. Alaz'ı tuvalete oturt ve tembihle 'Sakın ben gelmeden kalkma, bitse de beni bekle'
Ağlayan Beliz'i sakinleştir. Meme ver, kucakla. Gazını çıkarmaya çalış, çıkmasın. Ayağa kalk, odada 2 tur at, normalde çabucak çıkan gaz bu kez çıkmasın. Biraz daha evirip, çevir, 4 tur at. Gazı çıkınca yerine yatır.
Alaz'a doğru yürürken terden ıslanmış kıyafetlerini çıkar. Bir bardak su iç. Alaz'ın kakalı popoyla yerinden kalktığını, etrafı kakaya buladığını gör. Çıldır! Etrafı ve Alaz'ın poposunu temizle, sonra 3 saattir tuttuğun çişini yap. Alaz'ın ellerini, yüzünü yıkamasına yardım et. O da aynı anda televizyon pazarlığı yapsın.
O an yorgunluktan herşeye ok, de. Sıcak beynini uyuşturmuştur zaten. Marketten gelenleri yerleştir, Alaz'a ve kendine yiyecek birşeyler hazırla. Saat 14:40 (iyi ihtimalle) koltuğa kendini at. Sadece 1 saatin var. Sonra akşam yemeği, oyuncak kavgası, acıktım mızırdanmaları başlar, baba eve gelene, herkes yemek yiyene dek...
Not: Hava son 3 haftadır her Pazartesi günü 30 derece üzerinde ve güneşli. Yani hesaplamaları yaparken oda sıcaklığını değil, 30 derece ve güneşi baz alın...
Öbür Not: Bu günlerde kilo kaybettiğim kesin. Zayıflamak isteyene önerilir...
Sabah 6-7 uyanma, 8'e dek kahvaltı ve ardından Alaz ve babayı okula/işe yollama. Sonrasında ise çamaşırlar, hafta sonu ev ve mutfak dağınıklığı derken Beliz'i uyutma, biraz blog işlerine biraz ev işlerine takılma 11'e dek. Buraya kadar güzel...
11'de Alaz'a ve Beliz'e öğle yemeği hazırla. Piknik yapılacak şekilde...
11:20'de hala uyanmamışsa Beliz'i kaldırıp hazırla ve evden aceleyle çık.
15 dakikalık yolda, yokuş yukarı bebek arabası it.
11:50'de Alaz'ı al.
Bebek arabası ve Alaz hızında göl kıyısına 10 dakikada in; çantadan yiyecekleri çıkar. Alaz ve Beliz öğle yemeği yesinler. 12:20'de yemeğin ortasında Alaz kıpırdanmaya başlasın: 'Kakam geldi anne...'
12:40'taki spor dersine 20 dakika var. Eve yürüsem 10 dakika, okula yürüsem 10 dakika. Kaka yapma süresi en az 10 dakika.
Ben: 'Emin misin? Kakanı tutabilir misin?'
'Anne, çok geldi.' diye poposunu tutar.
Toparlanmaya başlarım. Beliz'i bebek arabasına koyarken, itiraz eder. Eve gidersek derse yetişmemiz imkansız. 'Tamam, okulun tuvaletine gidelim'
Alaz: 'Hayır, eve gidelim'
Ben: 'Eve gidemeyiz, uzak, okula gidelim, bebek arabasının ucuna otur' derim.
Yokuş yukarı arabayı sürmeye başlarım. Bir an gelir, itmem imkansız olur: 'Alaz, şimdi in. Şu kısmı geçelim, sonra gene binersin'
Alaz: 'Kakam geçti, yok!'
Nee... Koştura koştura yokuşu Beliz 9 kg, sen 15 kg, bebek arabası 10 kg ittim ya ben!!!
(Geçen haftaki olayda, piknik esnasında aynı muhabbet ve yine bebek arabası üzerinde kakası gelmiş Alaz'ı eve doğru götürüyordum. Yolu yarıladığımızda şarkı söylüyordu. Len, dedim. Kakan var mı senin? 'Yook, geçti' dedi. O an 180 derece arabayı döndürüp, gerisin geri okula yürümeye başladım. Kan ter içinde elbette)
12:35 Okulun spor salonuna varırız. 12:40'ta ders başlar. Peki Deniz'in çilesi biter mi?
HAAYIIIIR...
Hafta sonu boşalan buzdolabına 1-2 birşey almalı, acil ihtiyaç listesi hazır. Koşar adım yine, 10 dakika mesafedeki; ama yokuş yukarı markete git. Markette kalan vakte göre hızlıca veya ağırdan alışveriş yap. Bu esnada Beliz'in eline birşeyler tutuştur, sıkılmasın.
13:15'te kasa işlemini bitirmiş ol, marketten çık. Okula yürü. Beliz huysuzlansın; çünkü uyku saati geldi. Üstelik sürekli bebek arabasındaydı, yerde gezinemedi, tepinemedi, tırmanamadı, annesinin kucağına gelip oynayamadı bile.
13:23 Okulun spor salonunda ol, dersi biten Alaz'ı giydir, giyinmesine yardım et.
Birbirlerini görünce kuduran Beliz'i ve Alaz'ı sakinleştirmeye çalışarak okuldan uzaklaş. Alaz'ın yürüme hızında eve doğru ilerle.
13:45'te (iyi ihtimalle) evde ol. Posta kutusu ve asansör önünde Alaz ile laf yarışı yap, eve çıkmaya ikna et. Nihayet evdeyiz; Beliz'i yere indir, o kapıdan dışarı kaçmaya uğraşırken ve Alaz onun üzerine çullanırken marketten aldıklarını yerleştir, sadece buzdolabına girecekleri.
Alaz'ı ellerini yıkamaya göndermek için söylen. Ayakkabılarını çıkarması için söylen. Beliz'i rahat bırakması için söylen. Kapıyı kapat.
Alaz'a söylenirken, Beliz'i kap, elini-yüzünü yıka. Kaka yaptığını farket ve bezini değiştir. Uyku saati geçtiğinden ahtapot gibi yerinde durmasın. Tulumunu giydir, emzirmek için yerine otur. Oh be dünya varmış, popom yer yüzü gördü diye rahatlayıp, meme verirken Alaz içerden bağırsın: 'Anne, kakam geldi'
Beliz'i memeden ayır, yatağa bırak, ağlamaya başlasın. Alaz'ı tuvalete oturt ve tembihle 'Sakın ben gelmeden kalkma, bitse de beni bekle'
Ağlayan Beliz'i sakinleştir. Meme ver, kucakla. Gazını çıkarmaya çalış, çıkmasın. Ayağa kalk, odada 2 tur at, normalde çabucak çıkan gaz bu kez çıkmasın. Biraz daha evirip, çevir, 4 tur at. Gazı çıkınca yerine yatır.
Alaz'a doğru yürürken terden ıslanmış kıyafetlerini çıkar. Bir bardak su iç. Alaz'ın kakalı popoyla yerinden kalktığını, etrafı kakaya buladığını gör. Çıldır! Etrafı ve Alaz'ın poposunu temizle, sonra 3 saattir tuttuğun çişini yap. Alaz'ın ellerini, yüzünü yıkamasına yardım et. O da aynı anda televizyon pazarlığı yapsın.
O an yorgunluktan herşeye ok, de. Sıcak beynini uyuşturmuştur zaten. Marketten gelenleri yerleştir, Alaz'a ve kendine yiyecek birşeyler hazırla. Saat 14:40 (iyi ihtimalle) koltuğa kendini at. Sadece 1 saatin var. Sonra akşam yemeği, oyuncak kavgası, acıktım mızırdanmaları başlar, baba eve gelene, herkes yemek yiyene dek...
Not: Hava son 3 haftadır her Pazartesi günü 30 derece üzerinde ve güneşli. Yani hesaplamaları yaparken oda sıcaklığını değil, 30 derece ve güneşi baz alın...
Öbür Not: Bu günlerde kilo kaybettiğim kesin. Zayıflamak isteyene önerilir...
6 Temmuz 2015 Pazartesi
Gene Bir Türkiye Tatili Öncesi
Evet, gene bir tatil öncesi, Türkiye tatili öncesi beni stres aldı. Halbuki tatile çıkmak iyi birşeydir ama sorun aile, akraba aslında Türk halkı yanı olunca insan stres oluyor. Çünkü,
- Akşam uykusu için saat çok erken değil mi?
- Daha yeni uyandı, gene mi uyayacak?
- Ay bu çok kilo almış yedirme artık bu kızı annesi!
- Ama hiçbir şey yemiyor ki bu çocuk, bak çok zayıflamış. Annesi sen buna yemek yedirmiyor musun?
- Çok ince giydirmişsin, üşür...
- Hava çok sıcak, niye böyle kalın giydirdin?
- Gölgede otursanız bebek için daha iyi olur...
- Burası esiyor, güneşe çıkın da bebek üşümesin...
- Ay küçücük bebeği denize mi sokuyorsunuz?
- Buranın suyu pis biraz, mikrop kapmasın?
- Aa sen adını yazmayı bilmiyor musun?
- Aşıları tamam mı bunun?!
- Kolunu sinek mi ısırdı? Dur bak şöyle yapacaksın; 2 gr rezeneyi...
- Bak bunu ben senin için yaptım hadi yesene, ye, ye, ye!
- Çok kötü öksürüyor, ciğerleri su mu topladı acaba?
- Şapkası yok mu bu çocuğun? Başına güneş geçti!
- Emzir sen bunu da uyusun!
- Ağlatmadan emzirsen iyi olurdu.
- Karnı ağrıyordur, denizde üşüdü kesin.
- Almanca konuş bakalım abiyle, bak o da biliyormuş Almanca.
- İngilizce konuş bakalım abiyle, bak o da biliyormuş İngilizce.
- Bu üzerindeki ona biraz küçük mü gelmiş?
- Yok, bunu giydirme çok büyük!
- Hiç ağlamıyor ne uslu bebek. Maşallah!
- Dün gece çok ağladı. Neden ağladı o kadar çok? Neden? ...
- Haydi bu son lokmayı da ye, bitsin. Hatırım için...
- Yemeğini bitir, sonra çizgi film...
- Al bakalım sana gofret/şeker/çikolata/dondurma.
- Meyve yemiyor mu bu çocuklar?
- Güneş kremi sürme, yakmaz artık bu saatten sonra.
- Öyle mi yiyor? Bütün bütün!
- Ay yanaklarını sıkayım ben bunun, yanaklara bak yanaklara...
- Ağladı, al annesi!
- Ee sen hiç büyümemişsin ya?
- Gel bir sarılayım, gel, gel, gel dedim sana!
- Öp bakayım yanağımdan, öp, öp, burdan da öp!
- Bu bizim bebeğimiz olsun, alıp gidelim biz bunu.
- Annesi sen bakamıyorsan bizim olsun!
- Yere koyma, taşlar soğuk.
- Kucakta tabii epeydir, yorulmuştur.
- Ama bu araba koltuğu çok terletiyor, kucağımda dursun.
- Eskiden araba koltuğu mu varmış?
- Az yol gideceğiz, gerek yok kemerini bağlamana.
- Kaç yaş şimdi araları? Hmm... Keşke...
- Kıskanıyor mu?
- Ayy çok zor iki çocuk, nasıl yapıyorsun bilmem?
- Bunlar Avrupalı olmuş artık, bunları beğenmezler!
- Dışarsı felaket sıcak, sakın evden çıkmayın!
- Zaten az kalıyorsunuz, evde oturacağınıza denize gitsenize.
- Bebek arabasına/slinge gerek yok ben kucağımda taşırım.
- Korkma yahu! Hiç korkulur mu inekten/örümcekten/köpekten?
- Kocaman abi olmuşsun hala korkuyorsun.
Ay yazdıkça fenalık geldi! ... Size de oluyor mu böyle?
- Akşam uykusu için saat çok erken değil mi?
- Daha yeni uyandı, gene mi uyayacak?
- Ay bu çok kilo almış yedirme artık bu kızı annesi!
- Ama hiçbir şey yemiyor ki bu çocuk, bak çok zayıflamış. Annesi sen buna yemek yedirmiyor musun?
- Çok ince giydirmişsin, üşür...
- Hava çok sıcak, niye böyle kalın giydirdin?
- Gölgede otursanız bebek için daha iyi olur...
- Burası esiyor, güneşe çıkın da bebek üşümesin...
- Ay küçücük bebeği denize mi sokuyorsunuz?
- Buranın suyu pis biraz, mikrop kapmasın?
- Aa sen adını yazmayı bilmiyor musun?
- Aşıları tamam mı bunun?!
- Kolunu sinek mi ısırdı? Dur bak şöyle yapacaksın; 2 gr rezeneyi...
- Bak bunu ben senin için yaptım hadi yesene, ye, ye, ye!
- Çok kötü öksürüyor, ciğerleri su mu topladı acaba?
- Şapkası yok mu bu çocuğun? Başına güneş geçti!
- Emzir sen bunu da uyusun!
- Ağlatmadan emzirsen iyi olurdu.
- Karnı ağrıyordur, denizde üşüdü kesin.
- Almanca konuş bakalım abiyle, bak o da biliyormuş Almanca.
- İngilizce konuş bakalım abiyle, bak o da biliyormuş İngilizce.
- Bu üzerindeki ona biraz küçük mü gelmiş?
- Yok, bunu giydirme çok büyük!
- Hiç ağlamıyor ne uslu bebek. Maşallah!
- Dün gece çok ağladı. Neden ağladı o kadar çok? Neden? ...
- Haydi bu son lokmayı da ye, bitsin. Hatırım için...
- Yemeğini bitir, sonra çizgi film...
- Al bakalım sana gofret/şeker/çikolata/dondurma.
- Meyve yemiyor mu bu çocuklar?
- Güneş kremi sürme, yakmaz artık bu saatten sonra.
- Öyle mi yiyor? Bütün bütün!
- Ay yanaklarını sıkayım ben bunun, yanaklara bak yanaklara...
- Ağladı, al annesi!
- Ee sen hiç büyümemişsin ya?
- Gel bir sarılayım, gel, gel, gel dedim sana!
- Öp bakayım yanağımdan, öp, öp, burdan da öp!
- Bu bizim bebeğimiz olsun, alıp gidelim biz bunu.
- Annesi sen bakamıyorsan bizim olsun!
- Yere koyma, taşlar soğuk.
- Kucakta tabii epeydir, yorulmuştur.
- Ama bu araba koltuğu çok terletiyor, kucağımda dursun.
- Eskiden araba koltuğu mu varmış?
- Az yol gideceğiz, gerek yok kemerini bağlamana.
- Kaç yaş şimdi araları? Hmm... Keşke...
- Kıskanıyor mu?
- Ayy çok zor iki çocuk, nasıl yapıyorsun bilmem?
- Bunlar Avrupalı olmuş artık, bunları beğenmezler!
- Dışarsı felaket sıcak, sakın evden çıkmayın!
- Zaten az kalıyorsunuz, evde oturacağınıza denize gitsenize.
- Bebek arabasına/slinge gerek yok ben kucağımda taşırım.
- Korkma yahu! Hiç korkulur mu inekten/örümcekten/köpekten?
- Kocaman abi olmuşsun hala korkuyorsun.
Ay yazdıkça fenalık geldi! ... Size de oluyor mu böyle?
Etiketler:
Bana Ders Oldu,
Bana Özel,
Bebek,
Çocuklu Hayat,
Ordan Burdan,
Sorunsal
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)