11 Mart 2014 Salı

Üzgünüm, Kızgınım: Berkin Elvan'ı Siz Öldürdünüz...


Bu sabah, saati öğrenmek için telefonu eline alan eşim birkaç saniye sonra galiba Berkin Elvan ölmüş, dedi.

İçim cız etti. Belki anne olduğum için, belki içerde oğlum uyuduğu için, belki Gezi Parkı olaylarını günlerce yemekten içmekten kesilip izlediğim için, belki Berkin Elvan'ı daha ilk günden itibaren bildiğim için, belki de vicdanım olduğu için.

Gerçek olan şu ki, hakkın, hukukun, yargının, yasaların, kanunların rezilliğinin çıktığı bir ülkede, polisi kendi koruması gibi kullanan, kullandığı yetmezmiş gibi aklına esen emirleri uygulatan, eğitimsiz polisleri sokağa salan bir yönetim var. Bir gaz kapsülünün birinin başına atılması ne demek? Onun grup içinde bile olmayan ekmek almaya giden bir çocuğun üzerine atılması ne demek? Bu polislerin ellerinde tabanca, su sıkar gibi oraya buraya zevkine gaz fişeği atması ne demek?

O annenin, babanın, kardeşlerin 270 gündür hayatları hastanede geçti. O çocuk 270 gündür can savaşı veriyor yazık değil mi? Suriye'deki çocuklara ağlarken bu çocuğa, yanlışlıkla vurduğunuz bu çocuğa niye sahip çıkmak yerine, ona sahip çıkanlara hala şu anda gaz fişeği ve tomayla cevap veriyorsunuz?

Bir gerçek var, bir çocuk bu ülkeyi yönetenler tarafından öldü. (Aslında bir değil tam 8 genç öldü-rüldü) Bu ölümlerin hesabını sormak için, bu ölümleri anmak için insanlar biraraya geliyor ve her defasında bu insanların gözlerinin içine bile bakamayacak durumda olması gereken polisler, emirler gereği bu ölüyü anmak için toplananlara bile gaz ve su atıyor. Neden? Nerede görülmüş böyle birşey? Nedir bu? Neyi çekemiyorsunuz?

Hırsız, katil derken başka sıfatların daha ortaya çıkmadan çek git, defol. Bırak gençlerin, çocukların, kadınların yakasını. Yeter artık!