Kabul etmeliyim ki misafirperverlikte biz Türkler'in eline su dökecek millet yok - belki Hindistan - bu yüzden az da olsa bir beklentimiz mi oluyor bilmiyorum...
Çocuktan önce 'İçkini kap gel, mangal yapıyoruz etini al gel' türü davetlerle karşılaştığımız İngiltere'de, bir süre sonra bu davranış normal geldi. Sonuçta gittiğin eve 'Ev hediyesi' götürmek yerine ya da tatlı götürmek yerine 'Ne getireyim?' diye sormak ve istenmeyecek bir sürpriz yerine verilen yanıta göre bir şey seçmek daha mantıklıydı. Biz de benimsedik; yemeğe çağırdıklarımız sorunca 'İçecek getir ya da tatlı getir' diyebildik. Böylece davetin tüm sorumluluğu da üstümüze kalmıyordu. Ağırlayan memnun, gelen memnun ne götürsem diye düşünmediğinden.
Bebek olduktan sonra, play-date ya da coffee morning buluşmalarına genelde eli boş gidilir ya da bakkaldan bir kutu çay/kahve yanına gidecek ufak bir şey götürülür. Her iki durum da normal bence; ya da şöyle diyeyim:
İspanyol, Türk, Hintli, Polonyalı, İsviçreli, Meksikalı, Fransız, Uzak Doğulu, Romanyalı çoğunlukla ufak bir şey getirir.
İngiliz, Avustralyalı, Alman, Amerikan, Avusturyalı belli olmaz, getirebilir de getirmez de...
Misafirlikte başıma gelen ilginç olaylara gelince...
İngiltere'de bir İngiliz arkadaşın evinde 6 aile toplanacaktık, biz hariç hepsi İngiliz idi. Herkes gelirken bir şey getirecekti; paylaştık. Yemek bitip de ayrılma vakti geldiğinde, meyve salatası getiren İngiliz, servis tabağında artan salatayı alıp evine götürdü. Sen olsan ne yapardın?
Sanırım ben; salatayı çöpe döker tabağımı geri alırdım. Ya da orada bırakır, tabağı sonra alırım derdim. Hatta bu kalan meyveleri bir tabağa dökelim, ben tabağımı alayım da diyebilirdim. Bu olay bana garip gelmişti. Hala da garip gelir.
Faakt onlara göre değil. Çünkü:
Amerikalı bir ev sahibine giderken kiş yapıp götürdüm. Yemekten sonra, eve dönerken tabağıma kişin kalanını koyup elime tutuşturdu. Yok dedim, olmaz! Asla kabul edemem :D
Geçenlerde Zürih'te evine kahve içmeye davet etti bir Amerikalı anne. Çocuklardan, okuldan konuşuruz dedi. Giderken de bir paket İsviçre bisküvisi götürdüm. Peki ne oldu biliyor musunuz? O anne beni masaya oturtup bir bardak su verdi ve oturduğum 1 saat 10 dakika boyunca 'Kahve içer misin? Çay ister misin?' demedi mesela... Hatta daha da garibi, ben otururken o karşımda mutfağını topladı, öğle yemeğine pizza ve salata yaptı. Konuştuğumuz sürece yanıma gelip 2 dakika sandalyeye oturmadı... Hatta 30 saniye oturup 'Kusura bakma, çocuklara yemek hazırlayacağım seninle oturamam' dese garip kaçmazdı; ama garip işte. O zaman dedim ki 'Yazık bu anneye... Kendisine 2 dakika oturup su içmek için bile vakit harcamıyor'. Bir daha görüşelim dediğinde ayrılırken, elbette; ama bu kez bende... dedim. Çünkü nasıl konuk ağırlanır bir de bizde görsün :-)
Öte yandan Hindistanlı komşum; heme bana gelirken mutlaka eli dolu gelir; hem de ben gittiğimde masayı donatır. Kahve için 5 dakika uğrasam da, yiyecek koyar mutlaka masaya.
İsviçreli ise boş gelmez; yemeğe davetliyse çikolata ve şarap kesin getirir.
E sizde komşuluklar nasıl?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder