18 Mayıs 2007 Cuma

Tarih Tekerrürden Mi İbaret?

Adnan Menderes Hükümetlerini bilirsiniz. Üstüste birkaç kez tek başına iktidarda kalmış olan Demokrat Parti başkanı ve başbakan, bakanlık ve kabinesine kendi akrabalarını yerleştirmesi yetmiyormuş gibi genelkurmay ve askeri birimlerde de istediği kişileri öne çıkartmış, istemediklerini görevden almıştı. Dini siyasi amaç için kullanmaya başlayan da yine DP Hükümeti idi. Hatta 1955'te kendisine güvenoyu veren milletvekillerine teşekkür konuşmasında "Siz isterseniz hilafeti bile geri getirirsiniz"diyecek kadar dini meclise sokmuştu. Kendisini dev aynasında gördü; ama sonu hazin bitti.

Şimdi aynı dev ayna durumları Ak Parti için geçerli. Türbanı sorun olarak alet edip iktidar koltuğuna oldu bitti ile oturan parti ve lideri astığım astık kestiğim kestik demeçleri ile her defasında biraz daha ileriye gitti. Belediye kadrolarını sakallı ve sıkmabaşlı sözleşmeli çalışanlarla doldurdu. Biz başı açıklar da başvurduk; ama partiden tanıdığımız olmadığı için kapı dışında kaldık. Başımızı örtmediğimiz için de adımızın üzeri karalandı. Belediye'nin tecrübeli ve bilgili çalışanları birer birer emekli edildiler. Çünkü görüşleri aynı değildi yeni başkanla.

Üniversitelerde hala türban yasağı var. 5 sene önce üniversite kapılarında bağıranlar şimdi niye bağırmıyor? Başka şekilde mi teselli buluyorlar?

İlk meclis dualarla açılmıştı. Laiklik kabul edilmişti. Hilafet kaldırılmıştı. Medreseler kapatılmıştı. Meclistekiler dinsizdi diyebilir misiniz?

Şimdi "imam hatipli cumhurbaşkanı olacak" diye demeçler verilip, mayo ve bikinili afişlere dünyanın en büyük metropollerinden İstanbul şehrinde izin verilmiyor. Bırakın da afişin rahatsız edip etmediğine halk karar versin. Demokrasi bu değil mi? Laiklikten sonra demokrasiye de mi el attılar? Bu afişi astırmam diyen yarın al bu türbanı tak demez mi?

30-40 sene öncesinde annemin kasabada giydiği mini eteği ben bugün şehirde giyemiyorum. Neden? Din mi ağır basmış, demokrasi mi? Psikolojik baskılarla etrafımız yavaş yavaş sarılmakta. Çocukken bindiğim otobüste 10 kadından 2'si başörtüsü takıyorken, şimdi 8'i türban takmakta. Eskiden daha mı dinsizdi insanlar?

Anneannem gençliğinden beri 5 vakit namazını da kılar, dışarı çıkarken başörtüsünü de takar. Saçlarının üzerini eşarptan biraz çıkarır, boynunda bağlar. Annemin saçı açıktır, namaz da kılmaz. Anneanneme ben de başımı örteyim mi diye takıldığımda, "Olmaz şimdi, bizim yaşımıza gelince anneanne olunca sen de eşarp takarsın" der. Çünkü o Cumhuriyet'in en güzel dönemlerini görmüş, en iyi şekilde anlamış ve içine sindirmiş. İlkokul mezunu olmasına rağmen. İşte asıl dindarlık bu bence. Kendi içinde yaşamak dinini ve başkalarını etkilememek. Dinde zorlama yoktur denmiyor muydu biz çocukken din kültürü ve ahlak bilgisi kitaplarında? Yoksa o da mı değiştirildi bu hükümet zamanında?

Hiç yorum yok: