30 Haziran 2018 Cumartesi
Baş Örtüsü ve Bikini Sorunu
Üniversite yıllarına kadar baş örtüsünün sorun olduğunu bilmiyordum. İzmir'de büyümüş, Rum ya da hacı komşularımız olan bir semtte büyümüştüm. Herkes eşitti bana göre...
Üniversiteye başladığımdan sınıfta başı örtülü iki kız arkadaşımız vardı. Biri yurtta kalan, bizi 'dini muhabbetler' yapılan evlere davet ederdi. Gitmezdik. Çünkü o yaşlarda din ilgimi çeken son şeydi. Diğeri ailesiyle İstanbul'da yaşayan, başı örtülü olsa da bizim yaptığımız her şeye katılan, makyajını yapan, araba kullanan, bara da gelen birisiydi.
Son senemizde baş örtüsü ve üniversite olayları karşı karşıya geldi. Mağdur olan arkadaşlarımızın yanındaydık o gün. Çünkü ben mini etekle okula geliyorsam o da baş örtüsüyle gelebilirdi.
1999'da mezun olduğumda, Süleyman Demirel'in de diploma töreninde bulunduğu törene, baş örtüsüyle mi yoksa perukla mı katılacakları tartışılıyordu.
Sonra türban çıktı... Açıkçası baş örtülü arkadaşlarıma ne kadar destek verdiysem türbana o kadar karşıydım. Yıllardır olmayan bir şey ortaya çıktı ve iktidarın değişmesiyle her şey türbana bağlandı. Yattık türban, kalktık türban... Bu sırada elbette benim gibi mini etek, askılı bluz, bikini giyinenlere laf edilmeye başlandı. Resmen gruplaşma, kutuplaşma ve birbirini kötüleme. Biz de o çarkın içine çekildik zamanla.
Türban sorunu artık sorun değil; hatta tam tersi son yıllarda mahalle baskısı ile saçı-başı açık olanlar aleni şekilde hedef gösterilmeye başlandı. İktidarın türbanı koruduğu kadar açıkları da koruduğunu sanmıyorum. Hatta din adamı geçinen kişilerin özellikle kışkırttığını düşünüyorum.
8 sene Londra ardından 4 senedir İsviçre'de yaşıyorum. Bu süre zarfında başı açık-kapalı bir çok insanla tanıştım, çalıştım, aynı ortama girdim. Kimsenin bir diğeri hakkında yüzüne ya da arkasından laf ettiğini görmedim, duymadım.
Bugün alt komşumla karşılaştık; kendisi Hintli ve müslüman. Başında örtü yok. Plaja gideceğimizi söyledim. O da bana kıyafetle plajda durduğu için herkesin ona garip baktığını söyledi. Eşinin ailesinin hicab giyindiğini, kendisinin açık olduğunu; ama yine de mayo giymediğini anlattı. 'Boşver' dedim ona; ama açıkçası şaşırdım da. Benim gittiğim plajda birçok insan kıyafetiyle oturuyordu; kimi Doğu Avrupalı kimi İsviçreli. Göle girmek şart değildi ve onlara hiç 'dini' açıdan mayo giymiyorlar gözüyle bakmamıştım. Belki komşumu da aynı plajda görseydim, ona da dini sebeple giyinik demeyebilirdim. Fakat onu, bu durum rahatsız etmişti. Üzüldüm...
Bardağın diğer yönünden farklı bakabildim bugün yine eskisi gibi. Yapabileceğim bir şey var mı? Yok elbet! Azınlık olmak zor.
Tüm resme bakarsan ben de İsviçre'de bir Türk olarak azınlığım. Almanca bilmediğim için bir ortamda kimseyi anlamadığımda azınlığım. Ya da İsviçreli birisi 'Sen Türkiye'de türban mı takıyorsun?' deyince kendimi açıklamak zorunda kaldığım için azınlığım. Din konusu açıldığında azınlığım. İnce düşünürsek kendimizi ksııtladığımız öyle çok konu var ki; ama sanıyorum 40 yaş ardından bunların hiç biri 'takacak' derece dert olmuyor.
Boşverin onu bunu, ne isterseniz giyin. Kim nasıl giyiniyorsa giyinsin karışmayın. Laf etmeyin. İşiniz mi yok?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder