Türkiye ziyaretimiz sırasında Burhaniye'de olduğum günlerde kürtaj konusu çıkmıştı ortaya. Nasıl olur ne hakla derken bir de baktık Mayıs ayında Burhaniye'de iki kadın, anne ve kızı namus yüzünden öldürülmüş. Kadın cinayetlerine ve kürtaj yasağına buradaki kadınlar ve erkekler de HAYIR diyordu. Ben de annemle Alaz'ı da alıp katıldım bu eyleme yerel 150 kadar kişiyle. Hatta bir turist kafilesi de Cumhuriyet Meydanı'nı geziyordu o sırada. Neler oluyor diye meraklandılar, anlatılınca işin aslı onlar da birer pankart kaptılar. İşte Burhaniye Belediyesi Kadın Danışma Merkezi Sorumlusu'nun içimize işleyen konuşması:
Son yıllarda ülkemizin pek çok yerinde olduğu gibi, Burhaniye’mizde de iki kadın cinayete kurban gitti. Birçok cinayette olduğu gibi, bu cinayetler de namus maskesi ile işlendi.
Çocuklara tecavüz edenlerin hafif cezalarla kurtulduğu, karakolda tecavüze uğrayan kadının adı açık açık yazıldığı halde, tecavüzcüsünün adının saklandığı ülkemizde, iki kadın daha namus adına öldürüldü.
Onlarca kişi tarafından küçücük çocuklara tecavüz edenlere “çocuklar istediği için birlikte oldu” diyerek ceza indirimi uygulayan zihniyet, bu kadınlar kendilerine dayatılanı istemedikleri için onlara bu ölümü hak gördü. Zihniyet diyorum çünkü, bizim için önemli olan kadını öldüren el değil, o ele o hakkı veren zihniyettir.
Bir süredir sistemli olarak, ülkenin geleceğini değiştirmek isteyenler, kadına sormadan, kadın adına kararlar almaya başladılar. Kadına kaç çocuk istediğini sormadan, kaç çocuk doğurması gerektiğini söyler oldular.
Oysa biz biliyoruz ki, bir ülkeyi köleleştirmenin yolu, kadını köleleştirmekten geçer. Kadın doğurup eve kapansın ki, iş hayatından çekilsin. Kadın iş hayatından çekilsin ki, erkeğe muhtaç olsun. Kadın erkeğe muhtaç olsun ki, haklarını isteyemesin. Sussun, suskun çocuklar yetiştirsin.
Her gün, hatta günde beş kez “bir kadın cinayeti daha” başlıklı haberler alıyoruz. Kimimiz erkek şiddeti ve erkek egemenliğine rağmen hayatlarımızı değiştirebiliyor, kimimiz tek başına bırakılıyoruz ve maalesef kimimiz boşanmak istediği, yeni bir hayat istediği, itaat etmediği için, en yakınımızdaki erkekler tarafından öldürülüyoruz. Şiddetle mücadele ettikleri, savcılıklara başvurdukları halde, yargıdan medyaya, yasamadan yürütmeye hiçbir kurum üstüne düşen sorumluluğu yerine getirmediği için, kadınlar göz göre göre öldürülüyorlar.
Kurtuluş savaşında ülkemizi ve ulusal bağımsızlığımızı savunmak adına, sizinle omuz omuza savaştık. Siz öldünüz bizde öldük.Siz yaralandınız yaralarınızı sardık.Cepheye aşınızı,ekmeğinizi merminizi taşıdık.Biz birlikte özgürleştik.Şimdi birileri kalkmış bize sen içeride kal diyor.Ülkeni savunan sen, bedenini savunamazsın diyor. Ülken adına her karara katılan sen, artık kendin hakkında karar veremezsin diyor.Sen namusuna sahip çıkamazsın diyor ve erkekleri başımıza namus bekçisi dikiyor. Aslında sistem yalnızca kadınları değil, siz erkekleri de işlevsizleştiriyor. Sizler biz kadınların namusu ile uğraşırken işinizi kaybediyorsunuz, haklarınızı kaybediyorsunuz, ülke topraklarını kaybediyorsunuz. Aslına bakılırsa hepimiz kaybediyoruz. Susan her kadınla siz de susuyor, ölen her kadınla siz de ölüyorsunuz.
Ama artık biz ölmek istemiyor, sizlerin de büyük katillerin tetikçileri olmanızı istemiyoruz. Sizleri yalnızca kadınları değil, hepimizi kurtarmak adına özgürleşme hareketine davet ediyoruz.
İktidar sahipleri, şimdiki sözüm de size.
Bedenimiz bize aittir. Kaç çocuk doğuracağımıza bu çocukları hangi yöntemle dünyaya getireceğimize , kürtaj yaptırıp yaptırmayacağımıza, nereye kadar okuyacağımıza ve hangi işi yapacağımıza biz karar veririz.
Elinizi bedenimizden ve hayatımızdan çekin!
İktidarsızlığınızın iktidarını bizim hayatımız üzerinden yaşamayın.
Bizim beklemeye, tek bir kadını daha kaybetmeye tahammülümüz yok.
Tüm kurumları ile erkek egemenliğine ve erkek şiddetine itiraz ediyoruz. Sonucunda ölüm de olsa direnmeye, hayatımızı değiştirmek için mücadele etmeye devam edeceğiz. Sizleri hemen, üstlendiğiniz sorumluluğu yerine getirmeye çağırıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder